Geçen gün falcıya gittim. İnanmam öyle şeylere ama arkadaşlar ısrar etti, kıramadım. Bir orta şekerli söyledim. İçip kapattım. Başımın üstünde çevirdim, "Neyse halim çıksın falim!" dedim, kendime doğru döndürüp masanın üstüne koydum. Aradan biraz zaman geçti, fincan soğudu. Falcı hanım beni çağırdı, dedi ki,
"Senin için kararmış. Tuhaf zamanlardan geçiyorsun. Aklını bir türlü başına toplayamıyorsun. Karar verip bir adım atamıyorsun. Etrafında çok fazla şey oluyor ve sen bunlara sadece seyirci kalıyorsun.
Öyle değil mi bi'tanem?
İşe gidip geliyorsun. Durmadan haber okuyorsun. Orta Doğu bataklığına bakıp bakıp artık içlenmiyorsun. Duyarsızlaşmışsın. Yani daha doğrusu duyarsızlaştırılmışsın. İnsanların öldüğünü okumuşsun sayısız kez. Yok yere öldürülmüşler. Alınıp satılmışlar köle diye. İntihar bombacısı yapılmışlar. Özgürlükleri şu veya bu şekilde ellerinden alınmış.
Kaygılanmışsın bebeğim, öyle mi?
Sen de orada oturmuş devlet memuru gibi özel bir şirkette çalışıyorsun. Sabah kalkıp işe gidiyorsun.
Akşam evine dönüyorsun. Alışveriş yapıyorsun. Yemek yiyorsun. Uyuyorsun. Vakit bulursan kitap okuyorsun veya televizyon seyrediyorsun.
Çok mu çalışıyorsun sen kız?
Sonra gökyüzündeki bulutlara bakıp, 'Bir bastırıp yağsa rahatlayacağız,' diyorsun.
Yağmur yağsa da içindeki kasvet temizlense diye hayal kuruyorsun.
Yağmuru bekliyorsun.
Kuraklık çekiyorsun.
Tükenmekten korkuyorsun.
Canım sendeki şu sendromdan olmasın?
Bak şimdi benim gördüğüme göre senin kendinle bir alıp veremediğin var. Eylemsizlik sana koyuyor.
Hem de galiba çok koyuyor. Derdini anlatamıyorsun. Elin kolun bağlı tehlikeden saklanır gibi yaşıyorsun. Sadece yaşayabilmek adına saklanıyorsun.
Sana öyle geliyor ki:
Fikrin değersiz.
Sözün değersiz.
Yaptığın değersiz.
Bedenin değersiz.
Varlığın değersiz.
Tesadüfen yaşadığını düşünüyorsun. Yolda kaçırıp tecavüz edilip öldürülmüyorsan, başına bir
inşaattan yapı malzemesi düşmüyorsa, trafikte karşına iyi insanlar çıkmışsa, herhangi bir fiziksel veya duygusal şiddet görmüyorsan ve geri kalan şartlarda nefes alabildiğine inanıyorsan kendini şanslı sayıyorsun.
Öyle mi canım?
Geri kalanlar ise bu ülkedeki politik, manevi ve fikri şiddet. Kitleleri baskılamak için kullanılıyor. Sense birey olarak bunun yansımasını yaşıyorsun.
Sonra diyorsun ki mizah da olmasa bu hayat çekilmeyecek! Hay sen çok yaşa e mi!
Yalnız, canım sen iyi misin cidden? İstersen bir doktora git. Veya bir psikoloğa."
Teşekkür edip falcının yanından hayretle kalktım.
Ne falmış arkadaş! Duyan da beni depresyonda sanacak. Hah! Güleyim bari! Çok mutluyum ki ben aslında. Neyse ne demişler fala inanma falsız da kalma!